Margaret Schönberger Mahler As. Dr. Mustafa TUNÇTÜRK.

Slides:



Advertisements
Similar presentations
WILL or BE GOING TO FUTURE TENSES Gelecek Zamanlar.
Advertisements

ENGLISH TENSES SIMPLE PAST TENSE GEÇMİŞ ZAMAN.
Network Security Essentials Chapter 5 Fourth Edition by William Stallings Lecture slides by Lawrie Brown.
RELATIVE CLAUSE – Where Sıfat cümlesi “where”. The wallet where I put my money Paramı koyduğum cüzdan This is THE WALLET. “Bu cüzdandır.” I put my money.
1 En kisa yollarin bulunmasi Verilen bir undirected (yonsuz) graf ve kaynak vertex s, bir yol (path) in uzunlugu bu yol uzerindeki edge (kenar) lerin sayisidir.
The most valuable things for life The most selfish one letter word "I" Avoid it. (En bencil tek harfli kelime) (Ben) (Ondan sakın)
Directed Graphs (Yonlu Graflar)
UNIT 6. Species in danger Name (n) ad (v) adlandırmak Can you name? Can you name animals? Can you name WILD animals? Can you name some WILD animals?
The most valuable things for life İKİNCİ VERSİYONUDUR.. SESLİDİR.
Who – which – whose İki cümledeki ORTAK ÖĞEYİ bul. 1. Ortak öğeden sonra kişi ise WHO cansız veya hayvan ise WHICH aitlik bildiriyorsa WHOSE.
S 2/e C D A Computer Systems Design and Architecture Second Edition© 2004 Prentice Hall Chapter 7- Memory System Design Introduction RAM structure: Cells.
İNGİLİZCE GRAMER PRESENT CONTINUOUS TENSE (ŞİMDİKİ ZAMAN) GRAMER ANLATIMI ALIŞTIRMA.
Algoritma Analizi 1 QuickSort Divide: A[p…r] bos olmayan iki alt diziye bolunur, A[p…q] ve A[q+1…r] s.t. oyleki A[p…q] nin her bir elemani A[q+1…r]. Nin.
BTP205 – Görsel Programlama I Object-Oriented Programming Nesne Tabanlı Proglamlama 1.
TOO – ENOUGH E X E R C I S E - 1 ENOUGH: bir şeyin yeterli olduğunu gösterir. TOO : bir şeyin olması gerekenden çok daha fazla, aşırı, olduğunu gösterir.
R e l a t i v e p r o n o u n W H O S E İlgi zamiri – WHOSE “ki onun”
Dr. Gönül Kemikler İ. Ü. Onkoloji Enstitüsü
Valence Shell Electron Pair Repulsion
BULUTLAR Prof.Dr. M. Ali TOKGÖZ. BULUTLAR Bulutlar, çok küçük su damlacıkları, buz kristalleri veya her ikisinin karışımından meydana gelen oluşumlardır.
Environmental Worldviews in higher education: A Case Study of Turkish College Students Doç.Dr. Nazmiye Erdoğan Baskent University.
ETI 305 Introduction to Literary Translation Editing and Revising for Translators.
Environmental Psychology 2nd Lecture. Introduction ENVIRONMENTAL PSYCHOLOGY studies the relationship between environments and human behavior as well as.
THICK FACE BLACK HEART The Warrior Philosophy for Conquering the Challenges of Business and Life.
Geniş Zaman 1 BAŞKALE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ OĞUZHAN ATİK.
ÖFKE VE KONTROLÜ 1- ÖFKE NEDİR? 2- ÖFKENİN NEDENLERİ 3- ÖFKENİN KİŞİDE YARATTIĞI ETKİLER 4- ÖFKE TÜRLERİ 5- ÖFKEYİ İFADE ETME.
EMPHATIC DO Olumlu cümlelerde vurgulama ( do / does / did) She thinks he doesn't love her, but he does love her. He really does! You do look pretty in.
KİŞİSEL GELİŞİM.
LAZİSTAN VE LAZLAR Alkım Özkazanç 7/Y.
ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ VE ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ. Enerji Nedir? Enerji kısaca iş yapabilme yeteneğidir. Tıpkı uzunluklar gibi skaler büyüklüktür. Toplamda 8 ana enerji.
Dr. Özgür Mehtap DÖNEM IV. Dönem IV İlkler Klini ğ e Geçi ş Unvan (Stajyer doktor) Hastaya dokunma.
Evdeki kazalar sonucunda meydana gelir. Evde hangi kazalar meydana gelebilir?
İSTATİSTİKSEL SÜREÇ KONTROLÜ 3 (STATISTICAL PROCESS CONTROL)
İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Almanya'da bir kasabada iki kardeş, ayakkabı yapıp satmak üzere bir atölye açarlar; Adolph ve Rudolph Dassler.
BÖCEKLERDE BAŞKALAŞIM
SHOULD EXPLANATION  *Should öğüt ya da tavsiye bildirmektedir. Bir kişiye öğütte bulunurken kullanılmaktadır. Yapılmasının iyi olmayacağını söyleyebilmek.
Hipotezlerin, Değişkenlerin ve Örneklemin Belirlenmesi.
Yeni İnsan Ve İnsanlar Sosyal Psikolojiye Giriş Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı Bölüm 2.
ADJECTIVES (ismi niteler, isim hakkında bilgi verir )
CHAPTER 1 uzm. Psk. Özlem ataoğlu
Photo: Dunn administering Peabody
BASIC ATTENDING, LISTENING AND ACTION SKILLS
AN OVERVIEW OF THE INTERVIEW PROCESS
ACCEPTANCE AND COMMITMENT THERAPY
QUESTION WORDS (SORU KELİMELERİ)
Sunum planı Palyatif Bakım tanımı Palyatif bakım.
ACR 2016 Tanı ve Tedavide Yenilikler
TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA DÖNEMİ ATA ÜNİTE.
Chapter 14: Transactions
Yenidoğan Resusitasyonu DR.ONUR KARAKAYALI. Giriş Tüm doğumların %10’u bir dereceye kadar %1’i geniş kapsamlı resusitasyon ihtiyacı
Sunum Oluştur Sunumu Yükle Yayınla ve Paylaş Sununuzu3 Adımda Yayınlayın Sununuzu 3 Adımda Yayınlayın Tüm durumlar için harika bir çözüm.
WELCOM E HOŞGELDİNİZ ATBC 15th IFTAR DINNER 2017 ATBC 15 TH IFTAR DINNER 2017.
Selcan Ulubey T.C. Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü (Doktora )
Meme Kanseri Prof.Dr.Bülent AYTAÇ
Safra Kesesi Hastalıklari
ESG KİŞİSEL GELİŞİM AİLE DANIŞMANLIK MERKEZİ Alanında uzman halkla ilişkiler ekibimiz, psikolog ve psikiyatri ekibimiz ile sizlerin ulaşmak istediğiniz.
MEDYANIN SİYASAL ETKİLERİ Bir siyasal sistemin işleyebilmesi için halkın katılımı nasıl gerekliyse, siyasal sistemlerin mevcudiyetlerini devam ettirebilmeleri.
EUGENE NİDA BİÇİMSEL / DEVİNGEN EŞDEĞERLİK. Çeviri sırasında kaynak dil, erek dile aktarılırken kaynak kültürün de erek dile aktarıldığı ortadadır.
INSTAGRAM FOTOĞRAFÇıLıĞı EĞITIM PROGRAMı Sosyal medyanın en önemli mecralarından biri olan Instagram’ı doğru kullanmanın inceliklerini, fotoğrafçılığın.
The Simple Past Tense Designed by Hasan SİNAN.
Gastrointestinal Anomalilerin Prenatal Tanisi
İSTANBUL MEM SAĞLIKLI GELECEK İÇİN HİJYENİK OKULLAR.
TIMAR VE İLTİZAM  Osmanlı Devleti’nde taşra yönetimi, tımar ve iltizam sistemi üzerine kurulmuştur. Önceleri tamamen tımar sistemi üzerinden ilerlerken.
Ayvalık Otelleri Ayvalık bölgesindeki önemli oteller ve bilinmesi gerekenler.
SÖZDE –KODLAR (pseudo-code). İÇERİK Sözde-kod nedir? Herhangi bir şarta bağlı aktiviteler Koşul sürdükçe devam eden eylemler Anlamlı bir isme bir değer.
Sevgili Çalışanımız, Yeni bir prim dönemine yaklaşmaktayız.Prim verip vermemek konusunda sizinde fikrinizi almayı uygun gördük. Bunun için bu anketi uyguluyoruz.
Çatıda Güneş Paneli ile Güneş Enerjisinden Elektrik Üreterek Para Kazanmanın Tam Zamanı Eğer Çatınız müsaitse ve girişimci bir ruha sahipseniz Çatıda Güneş.
DR.BAHRİ YILDIZ KADIN DOĞUM MENSTRUASYON ULTRASONOGRAFİSİ
Eğitimler, Çalışma ve Öğrenme (Teknoloji Odağında)
 Psikodilbilim, dil edinimi ve kullanımında rol oynayan zihinsel yapıları ve süreçleri incelemektir.  D1 aktarımı, öğrencinin D1'inin D2'nin kazanılması.
ELEKTRİK MAKİNALARI BÖLÜM 3 DOĞRU AKIM MAKİNALARININ YAPISI.
Presentation transcript:

Margaret Schönberger Mahler As. Dr. Mustafa TUNÇTÜRK

Margaret Mahler tarihleri arasında yaşayan, macar asıllı amerikalı doktor, psikanalist Esas ilgilendiği konu normal çocuk gelişimi olsa da zamanının çoğunu psikiyatrik bulguları olan çocuklar ve onların kendiliğini farketme sürecine harcamıştır. Mahler çocuk gelişimindeki ayrılma bireyleşme kuramıyla ünlüdür.

10 Mayıs 1897’de Macaristan’da Sopron şehrinde doğdu. Babası toplum sağlığıyla ilgilenen bir pratisyen hekim, annesi ise ev hanımıydı. Suzanne isimli dört yaş küçük bir kız kardeşi vardı. Ailesinin problemli evliliği sebebiyle Margaret ve küçük kız kardeşi zorlu bir çocukluk geçirdi.

Margaret once overheard her mother say to Suzanne "I have brought you into this world, I suckle you, I love you, I adore you, I live only for you, you are my whole life." Margaret's heart being shattered, replied, ‘’And I, I was born to my father.’’ Margaret later believed that the way her mother treated her was the reason she grew such an interest in pediatrics and psychoanalysis. Margaret’ın çocukluğuyla ilgili en mutlu olduğu anlardan biri; Suzanne’ın 2 yaşında yanağına kızgın ütü değmesi ve annesinin bundan dolayı çok üzülmesiydi. Annesi "güzel kız"ının suratının mahvolmasına inanamamış.

Babası matematik ve diğer bilim dallarına ilgi duyması konusunda onu cesaretlendirdi ve destekledi. " You don't need a man, you are man enough for yourself! " 6 yıllık kız lisesini bitirdikten sonra o dönemde kadınların daha fazla okuması nadir olmasına rağmen Budapeşte’ye giderek Vaci Utaci Gimnazium’de okumaya başladı. 16 yaşındaydı ve annesi gibi kendisini sevmeyen teyzesinin yanında Budapeşte’de yaşamaya başladı. Bu durumun da etkisiyle çoğu zaman en yakın arkadaşı Alice-Szekely- Kovacs’la kalmaya başladı.

Alice’in arkadaşları Ferenczi ve Michael Balint ile tanıştı. Ünlü macar psikoanalist Sándor Ferenczi ile tanışma kendisi için bir dönüm noktasıydı, tavsiyesiyle Freud okumaya ve biliçdışı ile ilgili süreçlerle ilgilenmeye başladı. 1916’da Budapeşte Üniversitesi’nde sanat tarihi okumaya başladı. 4 ay sonra tıp fakültesine geçiş yaptı. Klinik eğitim için Almanya’ya gitti orda pediatri üzerine eğitim almaya başladı.

Bay J ile ilişki Pediatri eğitimini tamamladıktan sonra Viyana’ya taşındı, kısa süre pediatrist olarak çalıştı, ardından psikiyatriye geçmeye karar verdi yılında Helene Deutsch ile analiz sürecine başladı. 14 ay sonra Deutsch, Mahler’in analiz edilemez olduğuna karar verdi. Deutsch’ın hakkındaki olumsuz kanaati sebebiyle; Viyana Psikoanaliz Enstitüsü’ne aday olarak kabul edildikten sonra Anna Freud tarafından enstitüden çıkarıldı.

Bunun üzerine arkadaşı Ferenczi’nin önerisiyle başka bir analist olan August Aichhorn ile çalışmaya başladı yılında analist olarak kabul edildi, aynı zamanda yakın arkadaşı Ferenczi de aynı yıl içinde vefat etti. Ardında psikoanaliz camiasında aktif rol almaya başladı yılında kimyager olan Paul Mahler ile evlendi. Yükselen nazi tehdidi nedeniyle kocasıyla önce İngiltere’ye ardından Amerika’ya yerleşti.

Savaş sonrası ABD’deki karmaşık ortama rağmen Mahler’in kariyeri yükselmeye başladı. 1950’de Philadelphia Psikoanalitik Enstitüsü’nde eğitici olarak çalışmaya başladı. Buradan da hayalindeki iş olan çocuk analitik programı kürsü başkanlığı’na yükseldi. Bu pozisyon sayesinde psikoanaliz ve çocuk gelişimini kombine etme olanağına ulaştı. Ve burada; çocuk gelişimindeki ayrılma bireyleşme teorisini geliştirdi.

Bu arada babası naziler Budapeşte’yi işgal ettikten 1 ay sonra vefat etti. Annesi ise Auschwitz’te toplama kampında vefat etti. Margaret 1969 ve 1981’de APA Agnes Purceil McGavin Ödülü’nü kazandı. 1974’te en ünlü kitabı ‘The psychological birth of the human infant’ı yayınladı. 1985’te vefat etti.

separation–individuation theory 13 anne ve bu annelerin çocukları (12 erkek, 9 kız) ile olan ilişkilerini yılları boyunca gözlem, ev ziyaretleri ve görüşmelerle inceleyerek ayrılma bireyleşme kuramını geliştirmiştir. Mahler, bebeğin biyolojik doğumunun psikolojik doğum ile aynı olmadığı görüşünü geliştirmiş ve “psikolojik doğum” kavramını getirmiştir. Ona göre, ayrılma-bireyleşme evresi, çocuğun anne- çocuk ortak zarından çıkmasını gerektiren bir ikinci doğum evresidir. Bu yumurtadan çıkış, en az biyolojik doğum kadar kaçınılmazdır. Bu yaklaşımda, “ayrılma” ya da “ayrı oluş” terimi, anneden ve anne yoluyla dünyadan ayrı oluş duygusunun, ruh içinde başarılması anlamında kullanılmaktadır.

EVRELER I. Normal otistik dönem (yaşamın 1. ayı) II. Simbiyotik dönem (2-5. aylar) III. Ayrılma-bireyleşme dönemi A. Ayrımlaşma altdönemi (5-9. aylar) B. Alıştırma altdönemi (9-15. aylar) C. Yeniden yaklaşma altdönemi ( aylar) D. Bireyliğin sağlamlaşması ve duygusal nesne sürekliliğinin başlangıcı ( aylar ve ötesi)

I. Normal otistik dönem Yaşamın ilk bir ayıdır. Bu dönemin temel işlevi, doğum sonrası koşullarda organizmanın homeostatik dengesini sağlamaktır. Kendi bedeni dışında bir şey algılama yeteneğine pek fazla sahip olmayan yenidoğan, genellikle kendi iç uyaranlarının dünyasında yaşıyor ve tamamen içgüdüsel bir temelde işliyor gibi görünmektedir. Onu dış uyaranlara karşı koruyan hipotetik bir "uyaran bariyeri"nden söz edilebilir. Bu dönemde annenin bakım ve ilgisi yenidoğanı iç ve dış uyaranların seli altında kalmaktan korur. Aksi takdirde, yaşamın daha sonraki dönemlerinde görülen panik tepkilerine eşdeğer ve bütün organizmayı saran tedirginlik durumları oluşabilir.

Yaşamın bu döneminde, annenin bir dış ego olarak işlev gördüğü söylenebilir. Anne bir yandan yenidoğanı iç uyaranlarının seli altında kalmaktan ve örselenmekten korurken, bir yandan da bedensel algıların yavaş yavaş dışarıya yönelmesine yardımcı olur. Böylece çocuğun dış dünyayı giderek daha çok fark etmesi sağlanır. Mahler bu süreci, "libidinal kateksisin ilk kayması" olarak adlandırır ve simbiyotik döneme geçişi belirleyen bu değişimi, bir bakıma "kabuğun kırılması" olarak niteler. Her ne kadar otistik dönem, dış uyaranlara ilgi yatırımının göreceli yokluğu ile dikkati çekmekte ise de bu, dış uyaranlara hiç yanıt verilmemesi anlamına gelmez. Zaten normal otistik dönem ile daha sonraki dönemler arasındaki geçişi sağlayan da, bu bir belirip bir kaybolan yanıt vermelerdir.

II. Normal simbiyotik dönem Bu dönem ikinci aydan beşinci aya kadar sürer. "Ben" ile "ben-olmayan" henüz ayrımlaşmamıştır. "İçerisi" ile "dışarısı"nın farklı olduğu yalnızca sezilmeye başlanmıştır. Simbiyotik dönemin başında, annenin çabası ve bebeğin kendi gerilim azaltıcı gayretleri homeostazisi sağlama ve sürdürme yönündedir. Zamanla çocuk "haz verici" ve "iyi" olanla, "acı verici" ve "kötü" olanı ayırt etmeye başlar. Bu ayrımlaşma, daha sonraki bölünme (splitting) düzeneğinin temelini oluşturacaktır.

Doyum ve haz verici yaşantının beden dışından geldiğinin fark edilmesiyle birlikte; otistik dönemden simbiyotik döneme geçiş başlar. Ego’nun ve aynı zamanda simbiyotik nesne algısının başlaması ile birlikte, doyumun engellenebilmesi yeteneği de belirmeye başlar. Bu gelişme bellekle oluşan izler sayesinde ortaya çıkmaktadır. Doyumun verdiği haz ile anne algısı birliktedir. Bunun hatırlanması doyumun ertelenebilmesinde belirleyici rol oynar. Olgunlaşma süreci ve annenin bakımı sayesinde, dış dünyanın farkına varma giderek artar. Homeostatik dengenin anneye bağlı olduğunu yavaş yavaş ayırt edebilen bebek, rahatlama ve doyumun dışardan geldiğini algılar.

Simbiyotik dönemin doruğunda (beşinci ay dolaylarında) ortaya çıkan özgül gülümseme yanıtının da gösterdiği gibi, bebek simbiyotik eşine diğer insanlardan farklı bir yanıt vermektedir. Bu dönemde bebeğin dikkati zaman zaman dış dünyaya yönelir, fakat daha çok anne ve anne ile ilgili şeyler etrafında yoğunlaşır. Normal simbiyotik dönemin en önemli özelliği, filogenetik olarak, insan yavrusunun anne ile ‘’ikili birim’’ içinde duygusal bir bağ oluşturabilme yetisidir. Daha sonraki tüm insan ilişkilerine zemin hazırlayan da bu yetidir.

Doyurucu bir simbiyotik dönem, daha sonra gelen ayrılma-bireyleşme döneminde anneden başarıyla ayrılabilmenin ön koşuludur. Yeterli düzeydeki bir simbiyoz, bireyleşme adımlarının atılması ve dengeli bir ‘’kimlik duygusu’’nun kazanılması için son derece önemlidir. Aynalama kavramı

III. Ayrılma-bireyleşme dönemi A. Ayrımlaşma alt dönemi ( aylar) B. Alıştırma alt dönemi ( aylar) C. Yeniden yaklaşma altdönemi ( aylar) D. Bireyliğin sağlamlaşması ve duygusal nesne sürekliliğin başlangıcı ( ay)

A. Ayrımlaşma alt dönemi Beşinci ve dokuzuncu aylar arasındaki dönemdir. Bebekte bir uyanıklık, süreklilik ve amaca yönelme gözlenir. Bu görüntü, çocuğun ‘’kabuğunu kırması’’nın davranışsal belirtisidir. Bu fenomenin en önemli davranışsal görünümlerinden biri, yakın ve uzak çevrenin algı yolu ile taranmasıdır. Annenin saçını, kulaklarını, burnunu çekme, kucaktayken arkaya doğru gerilip anneye bakma, ayrıca annenin ötesinde de çevreyi izleme sık görülen davranışlardır. Çevreyi tarama davranışı bebeğin kendi bedeniyle annenin bedenini ayırmasına yardımcı olur.

Altıncı ve yedinci aylarda annenin yüzünün, gözlük&kolye gibi üzerinde bulunan cansız nesnelerin elle dokunma ve bakma yoluyla araştırılması doruk noktasına ulaşır, ce-e oyunları başlar. Ayrımlaşma alt döneminin yedinci ve sekizinci aylar gibi ilerleyen aylarında kendisini anneden uzağa itme, ayaklarının dibinde oynamak üzere annenin kucağından kalkarak yere inme gibi davranışlarla fiziksel ayrılma denemelerinin başladığı görülür. Artık bebek tam bir bağımlılık içinde değildir. Kendi bedenini kullanarak aktif olarak haz alır, ayrıca haz ve uyarılma için aktif olarak dış dünyaya yönelir.

Bebek, annesinin yüzünü fark edecek ve tanıyacak kadar bireyleştiğinde, diğer insanların yüzlerini de görsel ve dokunsal olarak araştırmaya başlar, yabancılara tepki gösterir. Yabancının yüzünü hem annesinin yüzüyle, hem de kendi içindeki anneye ait imge ile karşılaştırır. Bu karşılaştırma ve anneye bakarak kontrol etme, ayrılma-bireyleşme bakımından bu dönemdeki normal bilişsel ve duygusal gelişimin en önemli örüntüsü gibi görünmektedir. Simbiyotik dönemde anne ile iyi, sağlam bir ilişkisi olan bebekler çoğunlukla yabancıları incelemekten hoşlanırlar. Yetersiz bir simbiyotik dönem geçirmiş çocuklar ise yabancılardan rahatsız olurlar.

B. Alıştırma alt dönemi Dokuzuncu ve onbeşinci aylar arası dönemdir. Erken alıştırma dönemi ve esas alıştırma dönemi olmak üzere ikiye ayrılır. Erken alıştırma alt döneminde çocukta emekleme, taytay durma, tırmanma, tutunarak yürümeye çalışma gibi anneden fiziksel olarak uzaklaşabilme yeteneğinin ilk belirtileri gözlenir. Esas alıştırma alt döneminde ise, iki ayak üzerinde serbestçe yürüme başlamıştır.

Ayrılma ve bireyliliğin farkına varma yönünde ilk adımların atılması için birbiriyle ilişkili en az üç gelişme gereklidir; 1)Beden ayrımlaşması, özellikle sınır duygusunun oluşumu 2)Anne ile özel bağın kurulması 3)Anne ile yakınlık içinde özerk ego aygıtının olgunlaşması ve işlemesi (özerk ego aygıtı; bellek, algı gibi, çatışmaların dışında kalıp gelişen ego işlevlerini içerir.)

Erken alıştırma alt döneminde, bebeğin anneye olan ilgisi çevredeki cansız nesnelere doğru yayılır. Bebek önceleri annenin verdiği nesnelerle ilgilenir, sonra yavaş yavaş uzanabildiği herşeye ilgi göstermeye başlar. Önüne çıkan herşeye karşı bitmez tükenmez bir araştırma ve inceleme başlamıştır. Annenin nerde olduğuna aldırış etmeden, emekleyerek onu bırakıp dış dünyaya doğru uzaklaşmaktadır. Sanki annenin kendisine ait bir parça olmadığının tam olarak farkında değildir. Düştüğünde ya da canı yandığında, annenin onu korumak üzere, kendiliğinden orada bulunmadığını fark ederek şaşkınlıkla etrafa bakar.

Görülecek, işitilecek, dokunulacak bir sürü şey vardır. Kimlik oluşumu yönünden özel önem taşıyan nokta, bu aktivitelerin uyarıcı etkisiyle beden sınırlarının gelişmesi ve beden parçalarının ve beden kendiliğinin (body self) daha çok farkına varılmasıdır. Çocuğun ilgisi kendi yeteneklerine, yapabildiklerine ve gittikçe genişleyen, büyüyen dünyasına yöneliktir. Bu alt dönemde, çocuk tüm bedenini kullanmaktan duyduğu aktif hazzı dışarıya vurur. Baktıkça, dokundukça, elleriyle oynadıkça, el ve ayak parmaklarını emdikçe; bedeninin, beden sınırlarının ve beden işlevlerinin giderek daha çok farkına varır. Yavaş yavaş bu farkına varma ile bedeninin içindeki duyuların algısı birbirleriyle bütünleşir.

Bu bütünleştirme, özellikle bebek anne ve babanın isimlerini, kendi ismini ve göz, kulak, ağız gibi beden kısımlarının isimlerini öğrendiğinde gerçekleşir. Bebekteki coşku yalnızca ego aygıtının kullanılmasına bağlı değildir. Aynı zamanda, anne ile kaynaşma ya da anne tarafından yutulma eğiliminden de kurtulmuştur. Çocuk alıştırma yaparken, sevgi nesnelerini taklit eder ve onlarla özdeşleşir. Bu özdeşimler çocuğun gelişmekte olan kimlik ve bireyliliğini şekillendirir. Yavaş yavaş kendi duygularıyla, yeni yeni farkına varmaya başladığı başkalarının duygularını eşleştirir ve diğer insanları kendi zevkini paylaşmaya, ona katılmaya davet eder.

Alıştırma altdöneminin doğası yalnızca iç etkenlere değil, annenin tutumuna da bağlıdır. Bazı anneler alıştırma yapmayı, bağımsızlığı ve özerk olmayı teşvik eder. Bazı anneler ise engeller. Bunlar yakın simbiyotik ilişkiyi sürdürmeyi yeğlerler ya da çocuğu kapasitesinin üstünde olanı yapmaya zorlarlar.

C. Yeniden Yaklaşma Altdönemi Onbeşinci ve yirmidördüncü aylar arası alt dönemdir. Mahler ve arkadaşları elde ettikleri verilerden yola çıkarak bu altdönemi üç bölümde incelemeyi uygun görmüşlerdir: 1- Yeniden yaklaşmanın başlangıcı 2- Yeniden yaklaşma krizi 3- Krizin bireysel çözümleri

Onbeşinci ay dolaylarında çocuğun anneye yaklaşımı artık, "nasıl olsa var" şeklinde olmaktan çıkmıştır. İki ayak üstünde serbest hareket edebilmesi ve sembollerle düşünebilmenin başlaması nedeniyle çocuk kendi ayrılığını iyice fark etmektedir. Aynı zamanda devamlı genişleyen ve karmaşıklaşan iç ve dış gerçeklerle başa çıkmak zorundadır. Göreceli olarak annenin varlığını unutmuşçasına davranmanın yerini aktif yaklaşma davranışı alır. Yeni kazandığı becerileri ve deneyimlerini anneyle paylaşma isteği, sevgi gereksinimi ve annenin nerede olduğu ile sürekli ilgilenme belirgindir. Hareketlilik ve çevreyi araştırma ile uğraş ve bunun getirdiği coşku azalmıştır. Çocuk daha önce az çok kayıtsız kaldığı vurup çarpmalara, düşmelere duyarlı hale gelmiştir, hatta arada bir ayrılığının birdenbire farkına vurması bile moralinin bozulması için yeterlidir. Bu sırada en çok zevk aldığı şey sosyal etkileşimlerdir.

Bu altdönemde çocuk cinsel farklılıkları da görmeye başlar. Gerek kızlarda, gerek oğlanlarda cinsel farklılığın keşfi çocuğun kendi bedeninin farkına varmasını arttırır. Çocuk giderek bedenini kendi malı olarak görmeye başlar. Giydirilirken ya da bezi bağlanırken edilgin durumda kalmayı reddeder, hatta kendisini hazır hissetmedikçe birinin sarılmasına, öpmesine bile karşı koyar. Öte yandan, ayrılığın ve sınırlılıkların farkına varılmasıyla, hem kendine olan sevginin, özgüvenin azalması tehdidi, hem de kendi büyüsel-omnipotan güçlerine inancın çökmesi tehdidi belirir. Çocuk yavaş yavaş annesinin isteklerinin her zaman kendisininkilerle çakışmadığını, sık sık annesi ile çelişkiye düştüğünü fark eder. Bir yandan yeni gelişen özerkliğini genişletmek istemektedir. Ama öte yandan anneden ayrı olma duygusu acı verici olduğu için buna karşı koymak ister. Böylece, bu durumu çözmek için tüm düzenekleri işletir. Annenin yanında kalma isteği ile ondan uzaklaşma zorlantısı ve anneyi memnun etme arzusu ile ona yönelmiş öfke arasında kalır. Bu öfke, bir yandan anal dönemin özellikleri olan kıskançlık ve sahip olma isteği, bir yandan da özellikle kızlarda anatomik, cinsel farklılıklara tepki nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Zaman zaman anneye karşı belirgin ambivalans ve hostilite gözlenir. Bu durum çocuğun anneye bir yapışan, bir kaçıp giden tutumuyla belirli bir krize yol açar.

Aşırıya kaçtığında bu davranışlar birer tehlike işaretidir. Erken gelişim dönemlerinde göze çarpan üç ana korku, bu alt dönemde bir araya toplanmıştır: 1. Nesnenin kaybedilmesi korkusu, 2. Nesnenin sevgisinin kaybedilmesi korkusu ve 3. Kastrasyon anksiyetesi. Bu dönemde annenin geri çekilmemesi ya da çocuğun ambivalansına sert tepki göstermemesi, duygusal olarak ulaşılabilir ve davranışlarında tutarlı olması, aynı zamanda çocuğu bağımsızlık yönünde hafifçe zorlaması özellikle önemlidir. Böylece çocuğun kendine olan aşırı sevgisi ve büyüsel güçlerine olan gerçekdışı inancının yerini, yeni gelişen bireysel özerkliğine olan inancı alır.

Annenin de yardımıyla çocuğun düşünce süreci ve gerçeği değerlendirme yetisi yavaş yavaş gelişir, duygusal olarak nesne sürekliliğinin sağlanması yoluna girilmiş olur. Bunların gerçekleşebilmesi için yeniden yaklaşma krizinin çözülmüş olması gereklidir. Bu krizin çözülmesi ya da çözülememesi yaşamın daha sonraki dönemleri için birçok bakımdan belirleyici olmaktadır. Bunlardan birisi nesne sürekliliği konusudur. Nesne sürekliliğinin kazanılması için önemli birkaç koşul vardır: 1- Annenin tasarımına (representation) birincil olarak olumlu bir bağlanmanın yanı sıra yeniden yaklaşma krizine özgü çatışmaların azalması. 2- Anne tasarımının "iyi" ve "kötü" yönlerinin tek bir simge halinde birleşmesi; böylece ambivalansın ve regresyona eğilimin azalması. 3- Anne imajının intrapsişik olarak çocuk için ulaşılabilir hale gelmesi.

Bu ulaşılabilirlik duygusal beslenme, rahatlık ve sevgi gereksiniminin karşılanması için doğrudan annenin ulaşılabilirliğine eşdeğer bir önem taşır. Yani artık annenin kendisi libidinal olarak ulaşılabilir durumda olmasa da, çocuk intrapsişik olarak anne imajına ulaşabilmekte ve bu gereksinimlerini karşılayabilmektedir. Annenin sevgisine ilişkin anılar çocuğa yardım etmektedir. Düş kırıklığı ve öfke yumuşamış ve daha iyi tolere edilir hale gelmiştir. Bu duygular artık annenin sevgi davranışlarına ilişkin anılarla giderilebilmektedir. Yeniden yaklaşma alt döneminde annenin duygusal ulaşılabilirliği kadar önemli bir başka etken de baba ile ilişkidir. Bu dönemde çocuğun daha geniş özerklik kazanma arzusu anne ve diğerlerine karşı negativist tutum ile anlatım bulur. Aynı arzu anne-çocuk dünyasının genişlemesine katkıda bulunur. Birincil olarak bu dünya babayı da içerir. Baba çok erken dönemlerden beri bir sevgi nesnesi olarak, anneden tamamen farklı bir kategoride yer almaktadır. Her ne kadar simbiyotik birimin tamamen dışında olmasa da. hiçbir zaman tam bir parçası değildir. Buna ek olarak, bebek çok erken dönemlerde bile babanın anne ile özel ilişkisini algılar. Bu algı ayrılma-bireyleşme dönemi ve daha geç preödipal dönem için önemlidir.

Ayrıca çocuk için baba daha çok dış gerçekler ve başarılı özerk işlev görme ile ilişkilidir. Oysa anne bir kısıtlama ve engelleme ya da bir rahatlatma kaynağı olarak işlev görmektedir. Bu da çocuğun girişim duygusunun gelişmesi için bir tehdit demektir. Çocuğun ambivalansı ve regresif eğilimleri özellikle anne ile ilişkilidir. Baba ise güçlü, anneden ayrı, yardım eden bir yandaş gibi algılanır. Baba; anne-çocuk ilişkisindeki ambivalansı yumuşatır ve özerk gelişimi teşvik ederek çocuğun regresif eğilimlerine karşı savaşmasını sağlar. Ayrıca önemli bir kişi olarak özdeşim için kendini sunar. Anne ile olan ambivalan bağın çözülmesi ve birey olmanın başarılması için, baba ile doyurucu bir ilişki çok büyük önem taşır. Bu dönemde çocuğun karşısına çıkabilecek bazı olası engeller vardır. Bunlar: 1- Sevgi nesnesinin düşkırıklığına uğratıcı ve ulaşılmaz ya da aşırı derecede tutarsız ve müdahaleci olması 2- Omnipotans duygusunu birden söndürecek şekilde çok ani ve acı verici şekilde yaşanan çaresizlik 3- Aşırı derecede, birikici ya da ani örselenme 4- Kastrasyon tepkisinin narsisistik yarasını olağandışı boyutlarda yaşama

Bu gibi durumlarda yeniden yaklaşma krizi, yoğun ambivalansa ve nesne dünyasının "iyi" ve "kötü" olarak bölünmesine yol açabilir. Ayrıca yeniden yaklaşma altdönemi bir saplanma noktası haline gelirse ileride gelişmesi beklenen Oedipus karmaşasına ve çözümüne engel olabilir. Yeniden yaklaşma krizinin çözülmesi, gerçekçi özsaygının (self esteem) ve kendilik sürekliliğinin (self-constancy) onaya çıkması ve gelişmesi bakımından da önemlidir. Koşullar elverişli değilse, çocuk yaşayabilen ayrı bir varlık olarak kimliğinin ne olduğu konusunda belirsizliğe düşebilir. Böyle bir belirsizlik, genellikle kendilik tasarımının (self representaition) yetersizliğine, özellikle kendilik sınırlarının ayrımlaşmasındaki yetersizliğe bağlıdır. Sonuç olarak, anne ile birleşme ve anne tarafından yutulma tehdidi üçüncü yılın ötesinde hala devam edebilir. Yeniden yaklaşma krizinin çözülememesi özsaygıda da azalmaya yol açar. Saldırganlık öyle bir biçimde başıboş kalmıştır ki "iyi" nesne ile birlikle, "iyi" kendilik tasarımını da silip süpürür. Sağlam ikincil narsisizm ve kendilik sürekliliği yönündeki düzgün gelişme zedelenir. Üçüncü alt dönemin sonunda, çocuk ilk basamak kimlik oluşumunu tamamlamıştır. Yani ayrı ve yaşayan bir varlık olarak kendisinin farkındadır. Aynı zamanda ikinci basamak kimlik oluşumu da başlar: bir kız ya da oğlan çocuğu olarak cinsel kimliği belirir. Ancak bu oluşum fallik-ödipal döneme kadar tamamlanmaz.

Yeniden yaklaşma krizinin çözülmesiyle, bölünme düzeneğinin yerini bastırma alır. Böylece ilk kez intrapsişik çatışmalar ve geçici nevrotik semptom oluşumuyla karşılaşırız. Eğer yeniden yaklaşma döneminin en önemli sorunlarından olan ambivalans ve "bölünme" çözülemezse kendilikteki ve nesnelerle ilgili süreklilik duygusu ve psişik yapının gelişimi bozulur, ödipal çatışmaların çözümü güçleşir. Böylece latent dönem ve ergenlikte ya narsisistik yönde nevrotik semptomlar gelişir ya da borderline belirtiler ortaya çıkar. Yeniden yaklaşma ait döneminin sonunda id ve ego da artık ayrımlaşmıştır. Ego birçok işlev üstlenmiştir. Niyetlenme, dürtü boşalımını erteleyebilme ve hastalanmanın erken formları belirir. Ayrıca regresyona karşı bir direnme ve engellenmelere, anksiyeteye ve ambivalansa karşı dayanabilmenin başlangıcını da görmek mümkündür.

Bu alt dönemin sonunda kısım kısım algılanabilen nesne, "iyi" ve "kötü" yönleri ile tek bir nesne halinde bütünleşir. Ayrıca beden kısımları ile kendiliğin "iyi" ve "kötü" yönleri de bütün bir kendilik şeklinde birleşir. Daha sonra, dördüncü alt dönemde, kendiliğin ve nesnenin daha yüksek bir psikobiyolojik ve sosyal gelişim basamağında bütünleşmesi beklenir. Bu bütünleşme daha önceki kendilik ile nesnenin simbiyozundan çok daha farklıdır. Burada kendilik daha büyük bir bütünün, aile ve toplumun bir parçası gibi hissedilir. Kendilik ve nesne sürekliliği ile birlikte, bu daha üst düzeydeki bütünleşme, çocuğu yeniden yaklaşma krizine özgü çaresizlik ve yalnızlık tehditlerinden kurtarır. Kural olarak çocuk artık regresif simbiyotik yutulma tehlikesine karşı savaşmak zorunda değildir. İçsel ve dışsal olarak sevgi nesneleriyle yakın bir ilişki kurmuş, aynı zamanda özerklik kazanmış ve birey olmaya başlamıştır.

Yeniden yaklaşma krizinin klinik sonucu birkaç etkene bağlıdır; 1- Libidinal nesne sürekliliğinin gelişmesi 2- Daha sonraki düş kırıklıklarının niceliği ve niteliği (zorlar ve örselenmeler) 3- Olası ağır örselenmeler 4- Kastrasyon anksiyetesinin derecesi 5- Oedipus karmaşasının sonlanışı 6- Ergenliğin gelişimsel krizleri

D. Bireyliğin Sağlamlaşması ve Duygusal Nesne Sürekliliğinin Başlangıcı Yirmidördüncü ve otuzaltıncı aylar arası ve ötesinde yer alan bu alt dönemin ayrılma- bireyleşme açısından iki ana hedefi vardır; 1- Bazı yönlerden yaşam boyu sürecek özellikleri bulunan belli bir birey olma niteliğinin kazanılması 2- Belirli bir dereceye kadar nesne sürekliliğinin kazanılması Bu alt dönemdeki çocuk oldukça ileri bir ego yapılanması gösterir. Ayrıca anne-baba isteklerinin içselleştirilmesine ilişkin kesin işaretler vardır. Bunlar süperego öncüllerinin oluşumunu gösterir. Libidinal nesne sürekliliğinin gelişmesi oldukça karmaşık bir süreçtir. Ama gene de, çoğunlukla üç yaşındaki normal bir çocukta nesne sürekliliği yeteri kadar sağlanmıştır. Ayrılma-bireyleşme sürecinin bu dördüncü altdönemi ilk üç altdönemden farklıdır. Çünkü sonu açıktır, yani belli bir noktada sonlanmaz. Bu dönemde sözel iletişim, hayal kurma, gerçeği değerlendirme gibi karmaşık bilişsel işlevler ortaya çıkar. Büyüklerin isteklerine etkin olarak karşı koyma, özerklik isteği (birçok zaman hala gerçekçi olmayan biçimde) sürmektedir.

Yineleyici hafif ya da ılımlı karşı koyuculuk (negativizm) bu dönemin özelliklerindendir ve kimlik duygusunun gelişmesi için gerekli gibi görünmektedir. Çocuk temel olarak anal ve erken fallik dönemden geçmektedir. Önceden yaşanmış ve yaşanmakta olan olaylar üç yaş çocuğunun birey olma şeklini ve derecesini belirler. Tuvalet eğitimi ile ilgili sorunlar ve anatomik cinsel farklılığın anlaşılması bazı güçlükler yaratabilir. Anatomik cinsel farklılık küçük kızın narsisizmi için bir darbe, küçük oğlanın beden bütünleşmesi için ise bir tehlikedir. Üçüncü yıla kadar her çocuğun yaşamında, annesinin değişik derecelerde empatik kişiliğine ve annelik kapasitesine bağlı olarak, şimdiye kadarki yaşantılarının sonucunda oluşmuş belli bir ruhsal yapılanma meydana gelmiştir. Bu, babayı ve tüm aileyi de içerir. Çocuğun tepkileri rastlantısal ama bazen zorunlu olaylardan (hastalıklar, cerrahi girişimler, kazalar, anneden ya da babadan ayrılma) yani yaşanılan etkenlerden büyük ölçüde etkilenir. Bu tür rastlantısal olaylar, bir bakıma çocuğun kaderini çizer. Bu çizgide sonsuz çeşitlilik, ve tekrarlarla kendini gösteren yaşam temaları ve yaşamı boyunca yüklendiği görevleri bulunur.

Sonuç olarak; Mahler'in bu kuramı ile, çocuğun yaşamının başlangıcındaki otuz altı ay belli bir sistematikte düzenlenmiş ve Freud'un klasik kuramda özel bir önem verdiği Oidipus dönemi öncesindeki kuram-içi belirsizlik ve dağınıklık, Oidipus dönemini daha da anlamlı ve anlaşılır kılacak şekilde giderilmiştir. Mahler, Freud’un işine karışmamış, onun kuramından ayrılmadan ve çelişkiye düşmeden Psikanaliz'e önemli hizmetlerde bulunmuştur.

Dolor hic tibi proderit olim. TEŞEKKÜRLER...