Presentation is loading. Please wait.

Presentation is loading. Please wait.

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA DÖNEMİ ATA ÜNİTE.

Similar presentations


Presentation on theme: "TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA DÖNEMİ ATA ÜNİTE."— Presentation transcript:

1

2 TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA 1938- 2002 DÖNEMİ ATA 104 6. ÜNİTE

3 23 Ağustos 1939’da Almanya ve Sovyetler arasında bir Saldırmazlık Paktı’nın imzalanması, ardından Almanya’nın 1 Eylül’de Polonya’ya saldırmasıyla II. Dünya Savaşı başlamıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu 22 Eylül’de Moskova’ya giderek son bir denemede bulundu. Saraçoğlu, burada Sovyet tarafının Montrö Antlaşması’nın değiştirilmesi talebiyle karşı karşıya kaldı. Bu tarihten itibaren Ankara Hükûmeti, Türk Boğazlarıyla ilgili ulusal egemenliğe aykırı talepleri olan Soveyetler’den sürekli olarak kuşku duyacaktır. 19 Ekim 1939’da Ankara’da İngiltere ve Fransa ile “Üçlü İttifak” olarak bilinen Karşılıklı Yardım Antlaşması imzalanmıştır. Artık Türkiye savaşta tarafsız değil, savaş dışı bir müttefik devlettir.

4 Türkiye’nin savaş dışı statüsü savaşın sonuna kadar sürmemiş, Yalta Konferansı’nda alınan kararlar uyarınca Türkiye 1945 Şubat’ında Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmiştir. Bu askerî bir eylemden ziyade, Birleşmiş Milletler teşkilatına kurucu üye olabilmek için takınılmış hukuki ve siyasi bir tutumdan ibarettir. II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin temel hedefleri, savaşa katılmamak ve topraklarının işgale uğramasını engellemek olmuştur. Savaşa girmesi karşılığında gerek Müttefik gerek Mihver devletlerinin yaptığı toprak kazanımı önerilerini ise reddetmiştir.

5 Savaş yıllarında izlenen Türkiye dış politikası, Türkiye’yi savaştan uzak tutmayı başarmıştı, ama savaş sonunda gelişen yeni uluslararası politika ülkenin yalnız kalmasına da neden olmuştu. Savaşa girmemek açısından bakıldığında, Türk dış politikası son derece başarılı sayılabilir. Ancak hatırlanmalıdır ki, Türk dış politikasının savaş sonrası dönemde oluşan sorunları aslında savaş yıllarında izlenen dış politikadan kaynaklanmaktaydı. Savaş sonrasında Türkiye’nin Batı ittifakı içinde yalnız kalması, tamamen savaş içinde uygulanan dış politikanın doğrudan bir sonucu olarak kabul edilmelidir.

6 İnönü döneminin Türk dış politikası, temel olarak Atatürk döneminin Türk dış politikasından farklı değildir, hatta onun tutarlı bir devamıdır. Dolayısıyla da, tek parti yönetimi boyunca Türk dış politikasının temelde aynı hedeflere yöneldiği ve bir yön değişikliğine uğramadığı unutulmamalıdır. Türk dış politikasının temel çizgisini belirlemesinde, savaştaki genel askeri gidişin çok önemli rol oynadığı görülür. Savaştaki askeri durumu ile Türkiye’nin diplomatik manevraları her zaman bir paralellik göstermiştir.

7 Yalta ve Postdam Konferansları’nın nasıl bir uluslarası ortamda toplanmıştı göz atalım. Yalta Konferansı toplandığında Avrupa’da, Postdam Konferansı toplandığında ise Uzakdoğu’da savaş devam ediyordu. Bu nedenle konferanslar savaş döneminden savaş sonrası döneme geçiş noktası oldular. Ancak Yalta ve Postdam konferansları SSCB ile Batılı devletlerin bazı konularda anlaşamadıklarını gösterdi. 1947 yılından sonra ABD ile SSCB arasında da çatışma başladı.

8 Türkiye 1945-1947 döneminde Batı yönündeki açık tercihi çerçevesinde ve Sovyetler Birliği’nden duyduğu kaygıların da büyük etkisiyle Amerika ve İngiltere’yle ilişkilerini geliştirmeye çalıştı. Amerika ve İngiltere başlarda bu girişime istenilen cevabı vermediyse de 1946 ortalarından itibaren uluslararası ortamın değişimine paralel biçimde Türkiye ile ilişkilerini geliştirdiler. İki ülke, Türkiye’ye Sovyetler’e karşı birlikte destek verdiler. Böylece Türkiye, 1947’den sonra bir tarafta Amerika, diğer tarafta Sovyetler Birliği liderliğinde oluşan ideolojik küresel bloklaşmada, Batı ülkeleriyle birlikte Amerika’nin yanında yer aldı. Bloklaşma Ekseninde Dış Politika

9 Türkiye’nin Batı Bloku’nu tercih etmesini sadece Sovyet tehdidiyle açıklamak mümkün değildir. Bu durum Türk dış politikasının en önemli unsurlarından Batıcılık ilkesinin de doğal sonucudur. Cumhuriyet’in kurulmasından itibaren ülkenin geçirdiği sosyo- ekonomik evrim ve iç siyaset tercihleri, Batıcı dış politikanın belirlenmesi ve uygulanması için uygun zemini sağlamıştır. Özellikle palazlanan burjuvazinin tercihi, liberal dünyayla bütünleşme yönündeydi. Soğuk Savaş’ın başlamasıyla oluşan ideolojik çatışmaya ve küresel çapta rekabete dayalı uluslararası ortam, dış politikada sıkıntılar yaşayan Türkiye’nin çıkarına olmuştu.

10 Böylece Türkiye hem güvenlik endişelerini gidermiş ve statükoyu korumuş hem de ekonomik, siyasi ve askerî destek alma fırsatı bulmuştur. Ayrıca 19. yüzyıl başlarından itibaren temel dış politika hedeflerinden olan Batı dünyası içinde yer alma hedefini yakalayabilmiştir. Türkiye’nin Batı Bloku içindeki yeni konumu açısından en önemli adımlardan ilki, 1947 yılında ABD Başkanı Harry Truman tarafından ilan edilen Truman Doktrini’nin kabulüdür. Türkiye’nin Batı Bloku’na eklemlenmesinde ikinci önemli adım 1947 Haziran’ında ABD Dışişleri Bakanı George Marshall tarafından ilan edilen Marshall Planı çerçevesinde ABD’den ekonomik yardım alınmasıyla atılmıştır. Plan, ABD’nin II. Dünya Savaşı nedeniyle büyük bir yıkıma uğrayan Avrupa ülkelerine ekonomik yardım yapmasını öngörmekteydi. Türkiye de fiilen savaşa girmemiş olmasına rağmen bu yardımdan yararlanmak istedi.

11 II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk dış politikasının temel hedefi, Türkiye’nin varlığını ve bütünlüğünü korumak ve gelişmesini sürdürürebilmek için Batılı ülkelerin kurduğu bütün siyasi, askeri ve ekonomik teşkilatlara katılmak olmuştur. Soğuk Savaş yıllarında Türk dış politikasının en temel özelliği Batı yanlılığıdır. 1945- 1960 yılları arasında sırasıyla iktidarda ve muhalefette bulunan CHP ve DP, Batının yani ABD dış politikasının desteklenmesinin Türkiye’nin de çıkarına olduğu varsayımından hareket etmişlerdir. Bu yaklaşım aynı zamanda tam anlamıyla Sovyet (Komünizm) karşıtlığı anlamındadır. Sovyetleri çevrelemek, Ortadoğu’ya sızmasını önlemek DP’nin birinci önceliği oldu. Soğuk Savaş Döneminde Türk Dış Politikasının Genel Hatları

12 İkinci Dünya Savaşı bittikten sonraki birkaç yıl içerisinde, Türkiye’nin siyasal sistemi, ekonomi siyaseti ve dış ilişkileri esaslı bir değişime uğradı. II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından başlayıp 1980’lerin sonuna kadar devam eden ve başını ABD’nin çektiği Kapitalist- Batı Bloğu ülkeleri ile başını SSCB’nin çektiği Komünist- Doğu Bloğu ülkeleri arasında ekonomik, siyasi, askeri, ideolojik, kültürel alanlarda yaşanan rekabet dönemine Soğuk Savaş Dönemi denir.

13 1960’lı yıllarda bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de toplumsal, siyasal ve ekonomik dönüşümler yaşanmaya başlanmıştı. 1961 Anayasası ile ortaya çıkan kurumlar ile aynı yıllarda oluşmaya başlayan ve giderek gücünü arttıran sivil toplum kuruluşları, sendikalar, vb. oluşumlar iç politikada olduğu gibi dış politikanın genel çizgisi ve uygulanması konusunda da tartışmalar ortaya çıkarmıştı. Dış politika bütün yönleriyle Cumhuriyet döneminde ilk defa açıkça tartışılır hale geldi. Türkiye’nin Batı ile ittifakı sorgulanmıştı. 1950’lerden itibaren dış politikasının en önemli gündem maddelerinden birisi Kıbrıs sorunuydu.

14 1970’li yıllarda Türk dış politikasının problemleri hızla arttı. Petrol fiyatlarının artması zaten zor durumda olan Türk ekonomisini alt üst etti. Ardından 1980 yılı sonrasında Turgut Özal’ın Türk ekonomisini liberalleştirme ve küresel rekabete açma düşünce ve uygulamaları dış politikada ekonomik konuların önemini artırdı. 1980’li yıllarda Türkiye’nin askeri yönetim altında olması Avrupa ülkeleri ile olan ilişkileri soğuttu ve ABD’nin yeniden öne çıktığı bir süreç yaşanmaya başladı.

15 Demokratlar 1950’de iktidara geldiklerinde Türkiye çoktan Avrupa Ekonomik İşbirliği ile Avrupa Konseyi’nin üyesi bulunuyordu. Ağustos 1950’de yeni hükümet üyelik için resmen başvuruda bulundu. Bazı NATO ülkelerinin, özellikle de İskandinav ülkelerinin, hem Atlantik ülkesi olmadıkları hem de demokratik olmadıkları savıyla Yunanistan ve Türkiye’nin üyeliklerine karşı çıktıkları biliniyordu. Birleşmiş Milletler kuzeyden gelen işgale karşılık vermek için Kore’ye uluslarası bir güç gönderdiğinde, Türkiye hemen asker sunan birkaç ülkeden biri idi. Bu Türkiye’ye NATO hükümetleri içinde çok fazla itibar kazandırmıştı. Türkiye 18 Şubat 1952’de NATO’nun tam üyesi oldu. Türkiye’nin NATO’ya Girişi

16 1954’ten itibaren Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine girmeye başladı. Kıbrıs’ta sorunun, Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlama çabaları ve Kıbrıs Türklerinin buna karşı çıkmaları ile başladığını söylemek mümkündür. Ancak Kıbrıs’ın kısa zamanda Türk kamuoyuna mâl olarak Türkiye için milli bir dava haline gelmesi, diğer taraftan Kıbrıs’tan çekilmek niyetinde olan İngiltere’nin Yunanistan’ı dengelemek için 29 Ağustos 1955’te Londra Konferansına Türkiye’yi de davet etmesi üzerine Türkiye Kıbrıs sorununa dahil olmuştur. Kıbrıs bu tarihten itibaren Türkiye’nin dış politikasının ana konularından biri haline gelmiştir. Türkiye - Kıbrıs

17 Kıbrıs Türkleri 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurmuşlardır. Daha sonra self-determinasyon haklarını kullanan Kıbrıs Türkleri 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. KKTC bağımsız bir devlet olarak kurulmasına rağmen KKTC yetkilileri Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nden yana olduğunu açıklayarak toplumlararası görüşmelere iyi niyetle katılmaya devam etmiştir. Bu çerçevede KKTC, Türkiye’nin etkili ve fiili garantisinin devam etmesini, iki bölgeli, iki toplumlu, bağımsız ve bağlantısız federal cumhuriyetin kurulmasını, Merkezi hükümetin yetkilerinin sınırlı olmasını, Türklerin egemenlik ve siyasal eşitlik haklarının tanınmasını ısrarla talep etmiştir.

18 Batıcılık ilkesi çerçevesinde Batı dünyası kurumlarına üyelik her zaman dış politikasının en önemli önceliklerinden biri olmasına rağmen, Türkiye 1950’lerde oluşmaya başlayan ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’nun temelini oluşturan Avrupa ekonomik bütünleşmesine başta kayıtsız kalmıştır. Bunun sebeplerinden birisi Türkiye’nin o dönemde uluslararası örgütlenmelere daha çok güvenlik odaklı bakmasıydı. Ayrıca Türkiye ekonomik yardımlarını ABD’den temin etmekteydi ve Avrupa’daki örgütlenmenin başarı şansını düşük görmekteydi Türkiye – AB İlişkileri

19 Türk dış ve güvenlik politikaları “zirveler ve kararlar yılı” olarak da tanımlanan 1977 yılında hem birçok yeni sorunlar ile karşı karşıya kalmıştır, hem de bir noktada Avrupa’nın ve dünyanın yeniden şekillendiği bir dönemde birçok fırsatı kaçırmıştır. Türkiye, AB ilişkilerinden, Kıbrıs sorununa, Türkiye-İsrail askeri işbirliğinden, Kafkasya ve Orta Asya’daki son gelişmelere kadar yeni algılamaların ve yeni bir güvenlik ortamının belirginleştiği bir döneme girmiştir. DIŞ POLİTİKADA ÇOK YÖNLÜLÜĞE GEÇİŞ ÇABALARI (1964-1980)

20 1980’li yıllarda Türk dış politikası önemli bir dönüm noktasına gelecektir. Türkiye ABD’nin Ortadoğu politikası açısından gerçekten büyük bir öneme sahiptir. Amerika bölgedeki İngiliz gücünün 1950’li yılların başlarında en alt düzeye inmesinden sonra, Sovyetler ile global savaşımında Ortadoğu’yu da yükümlüğüğü çerçevesine almıştı. Çünkü, bölge Sovyet etkisine açık bir nitelik göstermekte ve Batı ekonomisi için yaşamsal öneme sahip bulunmaktaydı. Amerika ile İlişkiler

21 Ayrıca Türkiye Ortadoğu petrolünün Avrupa’ya sebestçe aktarılması ve Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerinde yararlı bir “kanal” oluşturması açılarından büyük önem kazanmıştı. Türkiye açısından Amerika ile ilişkilerde 1945’ten bu yana hemen hemen hiç değişmeden gelen ve sürekliliği sağlayan en önemli öğe, Türkiye’nin ekonomik ve askeri yardım gereksinmesidir.

22 Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki gerginlik 1953 yılında Stalin’in ölümüne kadar devam etmiştir. Stalin’in ölümünden sonra Sovyetler Birliği 30 Mayıs 1953 tarihinde Türkiye’den toprak talebinde bulunmaktan vazgeçtiğini açıklayarak Türkiye ile yeniden dostluk ilişkileri kurmak için çeşitli teşebbüslere girişmiştir. Ancak Sovyetler Birliği’nin bu davranışlarını yeni bir taktik olarak değerlendiren Türkiye bu teşebbüslere olumlu cevap vermemiştir. Türk – Sovyet Yakınlaşması

23 Acun, Fatma (ed.). Atatürk ve Türk İnkilap Tarihi. Ankara: Siyasal Kitabevi, 2013. Ahmad, Feroz. Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980), İstanbul: Toplum ve Siyaset Yayınları, 2010. Dağı, İhsan (der.). Türk Dış Politikasında Gelenek ve Değişim, Ankara: Siyasal Kitabevi, 1999 Zürcher, E. Jan. Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İstanbul: İletişim. 2006. KAYNAKÇA


Download ppt "TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA DÖNEMİ ATA ÜNİTE."

Similar presentations


Ads by Google