Download presentation
Presentation is loading. Please wait.
Published bySelcan ULUBEY Modified over 6 years ago
1
Selcan Ulubey T.C. Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü (Doktora )
2
Uygarlık tarihine bakıldığında insanın insanla çatışması ile devletlerin birbirleriyle olan çatışmasının kesintisiz bir şekilde günümüze kadar geldiği görülmektedir. Egemen olmak ve bunu sürdürme; mülk sahibi olmak ve bunu arttırma arzusu siyasal tarihi ölü bedenler ile doldurduğu kadar, tarih sayfasını da bir isim olarak yer edinmiş ölü devletlerle doldurmaktadır.
3
Peki, insan türü neden savaşmaktadır? Neden var olan ile yetinmemekte ve hep daha fazlasını istemektedir? Daimi Barış mümkün mü? Barışa ulaşmanın formülü var mıdır?
4
İnsanın gücü ve büyüklüğü vasıtasıyla günümüzde görece küçülen dünyamız, eğer barış ortamı sağlanacaksa, ortaklaşa paylaştığımız bir mekan olarak görülmelidir. Bugün artık barış, politikanın temel koşulu haline gelmiştir. Öyle ki, onu güvence altına almayı beceremediğimiz taktirde bu, bütünsel bir başarısızlıkla sonuçlanacaktır
5
Alman filozofu Immanuel Kant’ı ebedi (daimi) barışın dünya üzerinde hayat bulabilirliği düşüncesine ve bu umudun gerçekleşebilirliğine 5 Nisan 1795’te Prusya ile Fransa arasında Basel’de imzalanan barış antlaşması neden olmuştur. Bu antlaşma, uluslararası ilişkilerde hukukun esas alınması durumunda kalıcı barışın ışığını taşımaktadır.
6
Kant eserinde, dünya üzerinde barışın ebedi bir şekilde sağlanmasının temel koşullarını insanın akılcı ve ahlaki bir yapıya kavuşması ile olabileceğini vurgulamaktadır. Böylelikle, uluslararası barışın sağlanması aklın rehberliğinde ahlaki ilişkiler ile mümkün gözükmektedir.
7
Kant’ın daimi barışın sağlanması için ileri sürdüğü 6 ön koşul var: 1) “Taraflar tarafından imzalanan bir barış anlaşmasının içinde yeni bir savaşa yol açabilecek gizli bir savaş nedeni olmaması gerekir.” Kant'a göre barış tüm düşmanlıkların son ermesidir. Burada sadece, saldırgan durumların ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda düşünce ve yaklaşım olarak da barışı kabul etmek gerekmektedir. Eğer, barış sağlanacaksa hiçbir şekilde yalan söylenilmemeli, gizli amaçlar güdülmemeli, örtülü planlar yapılmamalıdır. Kant’a göre bu tür bir anlaşma barış anlaşması değil ancak ateşkesten ibarettir. Silah bırakışmasıdır. İçerisinde bir ‘ modus vivendi ‘ (geçici anlaşma) taşıyan bir anlaşma barış getirmeyecek ve her an patlak verecek bir savaşın doğmasına yol açacaktır.
8
Kant'a göre devlet, ahlaki bir şahıstır. Bu açıdan bakıldığında şahıslar eşya olmadığına göre, devlet de eşya değildir. Ne alınır, ne satılır, ne devredilir, ne bağışlanabilir ne de miras yoluyla bırakılabilir. Kant her devletin kendi hakkındaki kararı ancak kendisinin verebileceğini ileri sürmektedir. Bağımsızlık ve egemenlik daimi barışın temel önermeleri arasında sayılmaktadır ve emperyal nitelikli her türlü devlet işlemi kabul edilemez bulunmaktadır.
9
Kant, paralı askerlere karşı değildir ama daimi ordulara karşıdır. Buna gerekçe olarak; daimi orduların her an harekete hazır olması, diğer devletlere yönelik sürekli bir tehdit niteliği arz ettiğini, silahlanma ve asker sayısını artırma yarışına sebep olduğunu, barış halinin devamının kısa bir savaştan daha fazla külfetli hale gelmesini göstermektedir. Kısacası, Kant daimi orduları barışı engelleyen nedenlerden biri olarak görmektedir. Bir şekilde daimi orduların varlığı her an savaşa, tehdide yol açan bir öğedir. Bu yüzden daimi orduların zamanla ortadan kalkması gerektiği fikrini savunmaktadır.
10
Kant'a göre, ülkenin alt yapısının güçlendirilmesi, halka yönelik çalışmaların arttırılması noktasında borçlanma yapılabilir. Fakat kredi sistemi şeklinde işleyen spiral nedeniyle borçlanma barışı zedeleyebilir.
11
Borç alan devlet alacaklıların aynı anda ödeme talebinde bulunmayacağını düşündüğünden, borçlanmanın sıkıntılı bir durum olmadığını benimser. Bu durum sonrasında, borç alan devlet aşırı borçlanmaya devam eder. Alınan borçlar ödenemeyecek duruma geldiğinde, borç alan devlet güçsüz bir siyasi figür haline gelirken, borç veren devlet ise siyasi olarak büyük bir güç elde eder. İlerleyen aşama ise iflas aşamasıdır; bu aşamada borçlu devlet borcu ödemek için tüm vergileri ödeme noktasında kullanmak durumunda kalır. Son aşamada da, borçlu devletin zayıflayan siyasi ve ekonomik durumunu kullanan borç veren devlet, savaş açarak borçlu devleti mağlup eder. Kant'a göre çözüm yolu ise, borçlanma yasağının getirilmesidir. Borç batağından kurtulmanın en etkin yolu da, borç veren devlete karşı ittifak oluşturmaktır
12
Kant, devletlerin birbirlerinin içişlerine müdahalede bulunmamasının bir şekilde çatışmaları, savaşları önleyici olacağını belirtmekte ve bunu barış için bir ön şart olarak değerlendirmektedir. Fakat bir devlet anarşi içinde ise müdahaleyi makul karşılarken, bu düzeye gelmemişse müdahale etmenin o bağımsız ulusun haklarını çiğnemektir. Zora dayalı bir müdahalenin barışa aykırı olduğunu dile getirmektedir
13
Kant savaş sırasında bile hukukun korunması gerektiğini savunmaktadır. Bu nedenle cezalandırma savaşı, imha savaşı ve boyun eğdirme savaşını reddetmektedir. Savaş sırasında da casusluğun yasaklanması, suikastçıların, zehirleyicilerin, keskin nişancıların ve yalan haber yayıcıların kullanılmaması ileride kurulacak olan ebedi barış için gerekli güven ortamını zedelemez ve şerefsiz araçlar kullanılmayarak yurttaşların kişilik hakları çiğnenmemiş olur.
14
Kant sürekli barışın sağlanabilmesi için 3 amaç madde ileri sürmektedir: 1) “Her devletin sivil anayasası cumhuriyetçi olmalıdır.” 2) “ Devletler hukuku özgür devletlerden kurulu bir federasyona dayanmalıdır” 3) “ Dünya vatandaşlığı hukuku, evrensel konukseverlik koşulları ile sınırlanmalıdır.’’
15
Kant’a göre, bir ulusun bütün yasalarının temeli cumhuriyetçiliğe dayanmalıdır. Cumhuriyetçi anayasa hukuka dayandığı için arzulanan hedef olan daimi barışa ulaşma çabası nedeniyle de bir üstünlük taşımaktadır. Cumhuriyetçi anayasa savaş ilanı konusunda yurttaşlarının oylarına başvurmaktadır. Bu ise, savaş ilanı halinde, savaşta dövüşecek olanın kendisi ve yine savaşın getireceği yoksulluğu, zararı ve savaşın sonunda oluşacak borçları düşünen yurttaşların savaşı desteklememesi ihtimalini getirir. Fakat cumhuriyetçi olmayan bir anayasa ile savaş ilanı dünyanın en kolay işidir. Devletin üyesi olmayıp sahibi olan bir yönetici savaş ilanı işini meşru bir zeminde çözme kolaylığını diplomatları aracılığıyla yapar. Çünkü savaş ilanı ile ne canını ortaya koyacak, ne eğlencelerini ne de saray eğlencelerinden mahrum kalacaktır.
16
Kant’ın ileri sürdüğü devletler federasyonu bir barış antlaşması değil bir barış ittifakına karşılık gelmektedir. Çünkü barış anlaşması bir savaşı sona erdiren bir modus vivendi’ye (geçici anlaşma) karşılık gelirken, barış ittifakı kalıcı modus vivendi’ye karşılık gelecektir. Çünkü kalıcı bir barış ittifakı tüm savaşları sona erdiren bir barış halidir. Daimi barışı sağlamak üzere oluşturulacak bir federasyonun özelliklerine bakıldığında ise, bu federasyonda yer alacak devletlerin, anayasal cumhuriyetle yönetildikleri, güçlü aydın milletlerden oluştuğu barış arzusunda olan devletlerin de katılımda bulunacakları, çünkü, özgürlüklerini bu federasyon ile garanti altına almak isteyecekleri görülecektir.
17
Kant dünya vatandaşlığı anlayışını hukuk zemininde dile getirmektedir. İnsanların dünya üzerinde özgürce dolaşabilecekleri ama gittikleri (misafir) oldukları yerde düşmanca bir davranışa girmemeleri ve aynı şekilde ev sahibi ülkenin de bu kişilere düşmanca davranmaması gerektiğini çünkü bunun bir hak olduğunu belirtmektedir. Başka bir deyişle, birey politik bir uzantı değildir ve kendisi başkalarına düşmanca davranmadığı sürece haklarının ve mülkiyetinin ihlal edilemezliği kategorik bir prensip olarak tanınmalıdır.
18
Böylelikle Kant’ın bizlere, barışın sağlanması için 3 önerme hediye ettiğini görebiliriz. * Bunlardan birincisi rejim şekli ile dış politika arasında kurduğu nedensellik bağıdır. Buna göre seçimle iş başına gelen ve erkler ayrılığı ilkesine dayanan cumhuriyet yönetimlerinin halka duyduğu sorumluluk onları dış politika alanında dizginlemekte ve daha pasifist yapmaktadır. * İkinci önerme, uluslararası hukukun devletler arasındaki savaş durumuna son verebileceği düşüncesidir. Zira barışçı normlar üzerine inşa edilen bir hukuk devletlerarası ilişkilerin sadece güç yoluyla düzenlenebileceğini düşünen görüşe bir alternatif oluşturmaktadır. * Evrensel konukseverlik olarak adlandırabileceğimiz üçüncü önerme ise, devlet dışı aktörlerin mülkiyetleri üzerindeki tasarruf ve dokunulmazlık hakkının sadece kendi toplumlarında değil dünyanın herhangi bir yerinde de doğal bir hak olarak kabul görmesidir.
19
Kant’ın daimi barışın tesisi için ileri sürdüğü ön koşullar ve amaç maddeleri gözden geçirildiğinde varılacak en kesin sonuç 1795 yılında yazılmış bu metinden bugüne kadar olan süreçte dünya üzerinde bir barışın sağlanması yönünde bir ilerleme sağlanamadığı yönündedir. Süreç içinde I. ve II. Dünya Savaşları, İran-Irak Savaşı, Irak’ın İşgali, Ruanda İç Savaşı ve daha sayılamayacak kadar çok devletlerarası savaş, ittifaklar zemininde savaş, kışkırtmalar sonucu savaş, mezhepsel düzeyde savaşlar yaşanmış ve yaşanmaktadır. Kant’ın iki yüzyıldan daha çok öncesinde daimi barışa dair kullandığı temel kavramların günümüz çağdaş siyasetinde ve felsefesinde ciddi bir tartışma ve çalışma konusu olduğunu gördüğümüzde ne kadar ileri görüşlü bir filozof olduğu kabul edilmelidir.
20
Kant’ın görüşlerini 20. Yüzyılda etkisi Woodrow Wilson’un 8 Ocak 1918 tarihinde Amerikan Parlamentosunda yaptığı konuşmada belirtilen 14 ilke ile gerçekleşmiştir. Milletler Cemiyetinin kurulması görüşü, gizli anlaşmaların engellenmesi amacıyla Milletler Cemiyeti Misakına anlaşmaların tescil edilmesi zorunluluğunun getirilmesi, ekonomide serbestliğin önündeki engellerin kaldırılması, ‘’self- determination’’ (özgür irade, özerklik) hakkının konulması, azınlıkların korunması, dünya barışının korunması için kurumsallaşma ve s. Wilson ilkeleri ile gerçekleşmiştir.
21
Kant’ın cumhuriyetlerin yani bugünkü anlayış biçimiyle demokrasilerin daha barışçıl olacağı yönündeki görüşü demokratik barış teorisini gündeme getirmiştir. Demokrasilerde halkın yönetiminin daha fazla olması savaşı engelleyebilecek bir durumdur. Avrupa Birliği uluslar-üstü bir yapılanma olarak iç sınırların kaldırılmasını amaçlamaktadır. Tek bir devlette vize alan üçüncü devlet vatandaşlarının tüm üye devletlerde serbestçe dolaşım hakkına sahip olabilmeleri amaçlanmaktadır. Kant’ın evrensel misafirperverlik ve vatandaşlık kavramlarında bu düşüncelerin temellerini bulabiliriz.
22
Bununla birlikte, Immanuel Kant’ın, daimi barışın tesisi için ileri sürdüğü “Devletler hukuku özgür devletlerden kurulu bir federasyona dayanmalıdır” düşüncesi günümüz Birleşmiş Milletler Teşkilatına karşılık gelmektedir. Birleşmiş Milletler ve bu teşkilatın alt yapısında bulunan BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), BM Çocuk Vakfı (UNICEF), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve daha benzeri birçok uluslararası örgütler aracılığıyla insan haklarının, dünya çapında korunması çalışmalarını sürdürmekte olmaları aynı zamanda savaşı, savaşların nedenlerini ortadan kaldırma çabaları nedeniyle barışa hizmet ettikleri söylenebilir. Bu durum ise Kant’ın vurgulamaya çalıştığı devletlerarası hukuk çerçevesinde hem insani hem ahlaki hem de akli olması gereken barış çabalarına karşılık gelmektedir.
23
Etik olarak değerlendirdiğimizde ise, bugün yaşadığımız dünyada daimi barış düşüncesinin gerçekleştirilmesi için Kant’ın ileri sürdüğü şartların oluşması mümkün görünmemektedir. Daimi barış düşüncesi bir ütopya olarak düşünülmektedir. Bu düşünceye bizi yönelten ise pratik siyasetin kendisidir. Kalıcı bir barış insanda bir olanak ise Kant bunun ancak pratik aklın egemenliği ve adalet ile mümkün olduğunu ileri sürmektedir. Bu yönde hareket edilirse ebedi bir barışın sonuçları zorunlu olarak gerçekleşecektir.
24
Adalet kavramına özel önem veren Kant, “ İster bütün dünya yok olsun, yeter ki adalet yerini bulsun ” atasözünü şiddetin ve açıkgözlülüğün bütün pürüzlü yollarını kesen cüretli bir hukuk ilkesi olarak görmektedir. Fakat savaşın değişmez müttefiki “adaletsizlik” her defasında barışın müttefiki “adaleti” günümüze kadar yenilgiye uğratmış gözükmektedir. Kant, daimi barışın şartı olarak adaleti ileri sürmekte ve gerçekleşmesi yönündeki isteğin boş bir ide olmadığını, dünya yurttaşlığı anlayışına ne kadar çok yaklaşırsak barışa da o kadar yakın olunacağını vurgulamaktadır.
25
Teşekkürler…
26
İmmanuel, Kant. ‘’ Perpetual Peace and Other Essays on Politics, History and Moral Practice’’. Hackett Publishing. 1983. Tosun, Cengiz Mesut. ‘ ’I.Kant: ‘’Ebedi Barış’’ olanağında bir Modus Vivendi Taslağı’’. Beytulhikme Uluslararası Felsefe Dergisi 7 (2) 2017. Araştırma makalesi: 01-14 http://www.beytulhikme.org/Makaleler/393010072_01_Tosun_(01-14).pdf http://www.beytulhikme.org/Makaleler/393010072_01_Tosun_(01-14).pdf Bozkurt, Enver. ‘’ Kant’ın Ebedi Barış Üzerine Denemesinin Günümüze Yansıması’’. Anayasa Yargısı 24 (2007). http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/anayasa_yargisi/BOZKURT.pdf http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/anayasa_yargisi/BOZKURT.pdf Şallı, Saim. ‘’ Kant’ta Barış Düzeni, Dünya Vatandaşlığı ve ötekiler: Modern Kozmopolitizm Düşüncesinin Temelleri Üzerine bir İnceleme’’. Gazi Üniversitesi. Sosyal Bilimler Dergisi. 2018. Cilt:5 sayı:12. Sayfa:93. http://sbdergi.gazi.edu.tr/images/admin/dergi/cilt5sayi12/c5s12m10.pdf http://sbdergi.gazi.edu.tr/images/admin/dergi/cilt5sayi12/c5s12m10.pdf Gözen, Ramazan. (der.) ‘ ’Uluslararası İlişkiler Teorileri ’’. İletişim yayınları. 2014. Sayfa: 134-137.
Similar presentations
© 2025 SlidePlayer.com. Inc.
All rights reserved.